Aura / Selanik

21 Şubat-28 Mart 2020


 

Küratörlüğünü Stavros Panayotakis ve Taner Güven’in yaptığı “Aura” isimli sergimiz Selanik, Yeni Cami de 21 Şubat’ta açıldı. 28 Mart’a kadar sürecek olan sergide Türkiye ve Yunanistan’dan sanatçıların disiplinlerarası işleri yer alıyor.

The exhibition “aura” by several artists from Turkey and Greece, curated by Taner Guven and Stavros Panayotakis, is going to be hold in the “yeni cami” in the Thessaloniki from 21st of the February to 28th of the March.

Magma / Enver Rakovica

6 Aralık-26 Aralık 2019


6 Aralık-26 Aralık 2019 tarihleri arasında  Adasanat bu kez; Antik dönemdeki adıyla İllirya dan, (yani Balkanlar coğrafyasından) şimdiki adıyla Kosovada dan bir baskı resim ustasının yapıtlarını sanat izleyicisi ile buluşturuyor.

 

Magma

 

-MeMeT Güreli

Enver Rakovica ile 90.lı yılların başında yüksek lisans sınavı esnasında başlayan tanışıklık, sonrasında, meslektaşlığın ötesinde uzun yıllar süren bir dostluğa dönüşmüştü. Enver’le tanışıklıkta ki ilk izlenimim; Titizliği ve çalışma disipliniydi. Belgrad ve Priştine’ de aldığı iyi mesleki eğitiminin bir sonucu olsa gerek, bu disiplinin yansıması çalışma biçiminde ve yapıtlarında hemen hissediliyordu. Tabi buna mizacından kaynaklı titizliği de eklenince, bir baskı sanatçısında olması gereken tüm özellikler üretimine de yansıyordu.

Enver Rakovica ile iki yıl süren aynı atölyede çalışma sürecinde, ben gravüre yönelmiş, o da serigrafi serilerini çeşitleme çabası ile uğraşırken, verimli bir dönemi deneyimlemiştik. Doğrusu bu dönem, her ikimiz için de düzeyli bir tecrübe paylaşımı ve üretken bir çalışma süreci olmuştu.

Aynı dönemin hemen akabinde Avrupanın göbeğinde gelişen talihsiz Yugoslavya’nın parçalanma süreci yada vahşeti, ailesi ve kendisini zor koşullara maruz bırakmıştı. Bu savaş süreci çalışmalarını kesintiye uğratmış ve Rakovica uzun yıllar sanatsal çalışmalardan uzak bir dönem geçirmek durumunda kalmıştı.

Enver Rakovica çalışmalarının hemen hemen hepsinde, ancak bazı istisnalar olmakla birlikte soyutlama yada saf soyuta dayalı bir plastik dil kullanır. İlk dönem yapıtlarında serbest lekesel alanlara eklemlenmiş ağaç, kuş gibi imgeler, kültürel ve arkaik kodlar, kimi zamanda mimari doku ve detaylarının kompozisyona dahil edildiği görülmekle birlikte çoğunlukla renk, armoni kaygısı güdülerek, dokusal ve lekesel bir çözümlemeyi tercih ettiğini gözleriz.

İlk dönem serigrafi serilerinde sadece serigrafi tekniğini ve imkanlarını kullanırken son dönem serilerinde ise karışık tekniğe yöneldiğini, yani, serigrafi tekniği ile gravür tekniklerini kombine ederek sonuca gittiğini ve daha zengin dokusal, rölyefik etkilerin peşinde olduğunu görüyoruz.

 

Ah!

30 Mayıs – 16 Haziran 2019


ADASANAT, 30 Mayıs – 16 Haziran 2019 tarihleri arasında Türkiye ve Yunanistan’dan sanatçıların katılımıyla gerçekleşen bir sergiye ev sahipliği yapıyor. “Ah!” adını taşıyan serginin küratörlüklerini Gogo Smili ve Taner Güven üstleniyor, konsept ise Emre Zeytinoğlu’na ait.

Nikos Kazancakis’in “El Greko’ya Mektuplar” kitabında, bir rahip ile bir dervişin

konuşmasından alınmış bir bölüm üzerine oluşturulan konu, “Ah!” ünleminin geniş anlamını

öne çıkartıyor ve söz konusu ünlemin hem Türkiye’de hem de Yunanistan’da benzer

biçimdeki kullanımlarına dikkat çekiyor. Öte yandan şair Yorgo Seferis’in “Benim kaygım, en doğru, en kesin anlamı elde etmektir, benim için o ‘Ah’ yeter de artar bile; hiçbir zaman o

ünlemi süslemeye kalkışmam” cümlesini içeren bir metin de sergideki sanatçılara esin kaynağı oluyor.

Sergide Yunanistan’dan Panos Charalampous, Gogo Smili, George Stamatakis, Panos Mattheou, Spiros Emilios Tzimas. Stavros Panagiotakis, Kostas Pappas, Stefanos Dourtas. Türkiye’den ise Buket Güreli, Süreyya Acar, Hakan Gürsoytrak, MeMeT Güreli, Temür Köran, Taner Güven, Eyüp Öz, Selçuk Fergökçe, Yonca Saraçoğlu, A. Cem Şahin yer alıyor.

ADASANAT

İstiklal Caddesi, Aznavur Pasajı No: 108, Kat:9, Galatasaray, Beyoğlu – İstanbul.

Tel: (0212) 245 56 23. (0212) 245 35 03 adasanats@gmail.com

A.CEM ŞAHİN, BAŞAŞAĞI-TOPSYTURVY

18 aralık 2018 / 18 ocak 2019

(…) ”A.Cem Şahin son dönem yapıtlarında, uzun yıllar yoğunlaştığı baskı resim,( linolyum / yüksek baskı ) çalışmalarının kaynaklık ettiğini görürüz. Büyük boyutlu oymaların yüzeye basılmış görsellerini yeni bir anlayışla değerlendirerek, parçalayarak, yani bir yap-boz a uğratarak büyük boyutlu yüzeylerde adeta bir pazıla dönüştürüp, bir plastik dil kurma çabası içinde olduğunu görürüz. Bu sayede bir labirente dönüşen yüzeye yeni bir okuma ve anlam kazandırmanın peşindedir.

Barok resmin açık form ve dinamik kompozisyon anlaşındaki gibi süreç gerektiren bir algılamanın plastik sonucunu amaçlar gibidir. Ortaya çıkan konstrüktif, tekstürel doku ve “kremayer dişlisi” gibi “manidar” imgelerin yer aldığı örgünün içinde zaman zaman beliren hüzünlü portreler, grotesk bedenler, kaotik kurgunun içinden bir isyanı imlercesine bize bakarlar. Çizgisel ve lekesel örgüyle oluşan expresyon, girdap etkisi içinde çaresiz devinen figürler, ütopyanın distopyaya dönüştüğünü algılatır izleyene.

İnsanın duygusal kavrayışının sonuçları, spesifik olarak yaratıcı edimin sonucunda yapıta dönüşür.

Yapıta ilişkin okumanın metinsel bir dizgeye dönüştürülmesi en nihayetinde yorumdur, değer yargıları sonucunda ortaya çıkan yeni bir betimleme, sanatçıyla kurulan bir empatinin sözel sonucudur.

Yani, ezcümle aslolan resimdir gerisi laf-güzaftır demek lazım…

MeMeT Güreli

Sergi 18 Aralık’tan itibaren Msgsü Tophane-i Amire KSM Tek Kubbe Salonu’nda 18 ocak 2019 a kadar görülebilir

 


                        					

KORUNAKSIZ BUKET GÜRELİ

17 ekim / 09 kasım 2018


ÇİĞDEM ZEYTİN

‘’KORUNAKSIZ’’ sergisi üzerine

Issız bir boşluk uzanıyor içimde

etrafımda kalabalıklar

onların boşlukları da uzanıyor sonsuza,

bildiğim tek şey bilinmezlik

ve bilmediğim şey ise bildiklerim…

Buket Güreli yeni sergisinde bizi tenlerin ıssızlığında var ettiği endişelerimizle buluşturuyor. Özellikle kadın teninin çıplaklığının bir adım ötesinde bedenlerin duruşlarında asılı kalıyoruz; biraz tedirgin, biraz anlamaya yeksan.

Tanıdık geliyor bir süre sonra yüzlerini göremediğimiz figürler. Sanki bir akşam sohbetinde arkadaşlarla laflarken bacaklarımızı sıkıştırıp kollarımızı kenetlediğimiz huzursuz akşamlarımızda olduğu gibi içe dönük oturuyor figürlerden biri. Bir diğeri; her akşam yatağa girdiğimizde parçası olmaktan endişe ettiğimiz ve her gün maruz kaldığımız tanımsız yeni dünyamızı yok sayarak başına çekiyor battaniyeyi. Yine de bedeni her olasılığa, her zorluğa ve tekinsizliğe açık…

Zihnimizi örtmeye çalışsak da; bedenlerimiz konuşuyor sanki içinde bulunduğumuz dönemin gerçeklerini. Yeni bir dünyanın yeni gerçekleri, korkuları, belirsizlikleri ve söylenceleri. Eskiden kentteki bireyin yalnızlığından söz edebilirdik mesela sanat yazılarında fakat artık küçülen ve kalabalıklaşan dünyanın tam ortasında yeni dönemin getirdiği olanaklarla olanaksızlaşan yaşamlara sahibiz. İşte tam da bu yüzden bedenlerimiz titrek, bedenlerimiz tedirgin, beklentili ve bir o kadar umutsuz bir varoluşla yaşıyorlar her günü.

 

Endişeyi Örtmek

Bazı figürleri saran, kuşatan, belki de koruyan örtüler dikkatimizi çekiyor tuvallerin arasında. Yer yer bedenlerini örtmüş figürlerin kullandıkları örtüler ellerinde tutunabilecekleri ne varsa yamayarak yarattıkları birer sipere dönüşmüş sanki. Her an kendilerini gizleyebilecekleri, muhafaza edebilecekleri örtülerle tetikte bir duruş sergiliyorlar. Örtü; metafor olarak değerlendirdiğimizde doğası gereği yumuşak ve kucaklayan bir obje olmasına rağmen Güreli’nin resimlerinde köşeli parçalarla form kazanmış. Sıcak, sarılıp sarmalananıp gezdiğiniz, güvenle uyuduğunuz mutlu bir dünyaya değil, aksine hızlı ve pratik bir dünyaya ait ve temel ihtiyaç olan örtünme ihtiyacını karşılamak üzere üretilmiş gibiler.

 

Çıplak Gerçek 

Peki neden nü ve özellikle kadın nülerle karşı karşıyayız? Sanat tarihinde alegorik yani kinayeli kadın nü kullanımına çok fazla örnek verebiliriz. Bununla birlikte örnekleri çok olsa da sanat tarihinde iki tip kadın nü kullanımı vardır. Biri arzu nesnesi olarak çizilen röntgenlenmeye açık, duru ve zarif kadın tasvirleriyken, diğeri ise tam tersi kadınların çıplaklıklarının alt metinleriyle izleyicisini sarstığı, dönemin politik, sosyolojik ve toplumsal gerçekleriyle yüzleştirdiği estetik kaygılardan uzak tasvirlerdir. Tıpkı Fransız sanatçı Jean Leon Gerome’un resmettiği “Truth Coming Out Of Her Well To Shame Mankind” yani “İnsanlığı Utandırmak İçin Kuyudan Çıkan Gerçek” adlı eserinde olduğu gibi…

Buket Güreli’nin nüleri de yüzyıllardır erkin tahakkümüyle metalaşan ve hangi medeni seviyede olursak olalım belki de çağların derinliklerinden gelen kaygıyı taşıyan kadın bedenlerinden oluşuyor. Tıpkı çevresel etkenlerden korunmak gibi basit bir amaç için değil de, toplumsal cinsiyet rollerinin biçtiği kostümlere bürünmeye sürüklenmiş, tetikte olmayı bellek haritalarında taşıyan kadın bedenlerinde olduğu gibi Buket Güreli de kadının bedeninin çıplaklığının taşıdığı tedirginliği tuvallerine taşıyarak yansıtmış zamanın ruhunu.

 

Tekniğin Geçirgen Doğası

Kullandığı teknik ise figürlerin içlerinde bulundukları belirsizliği neredeyse olduğu gibi hissettiriyor. Sadece kağıtlarla kolaj tekniğini kullanarak hayat verdiği figürlerin bedenleri o kadar kırılgan ki adete ışık hüzmeleri tenlerinin sınırlarından geçerek sonsuzlukta kayboluyorlar. Figürlerin sadece bedenleri değil aynı zamanda tenlerindeki ışık da bir o kadar huzursuz. Karanlığın iktidarında titreşen küçük ışıklar gibi naif ve solgun ama umutlu bir halde tuvalin kadrajında salınıyorlar.

Buket Güreli Korunak adlı sergisinde; genelde Türkiye’de sanat üretiminde çokça gördüğümüz iktidar ve dönem eleştirisini yaparken kendini ifşa eden görsel sembollerle anlatımcı bir yol seçmek yerine, bireylerin kendi dünyalarında ve sosyal akışlarında beden dilleriyle sessizce anlattıkları huzursuz dünyayı resmediyor. Karanlığın aydınlıktan bağımsız olamayacağı gerçeğini de yanına alarak tuvallerine umudu taşımayı da unutmuyor.

 


 

‘UNSHELTERED’ by Buket Güreli

A desolate void stretches within me,

Crowds all around

Their void stretches to infinity

The unknown is all that I know

And all I do not know is my knowledge….

In her latest exhibition, Buket Güreli brings us together with our anxieties she’s conjured up at the desolace of flesh. We’re suspended a step beyond the nudity of especially the female body, with the posture of the bodies; part anxious, part at the cusp of comprehension.

Faces that, albeit familiar, are unseen after a while. One of the figures sits in a pose, with locked limbs and introverted, similar to one we’d have during an evening chatter amongst friends. Another pulls up the blanket, as if to ignore the new world to which we’re constantly exposed and of whose part we’re anxious to be a part. Yet, her body is exposed to all possibilities, all hardships and all uncanniness.

Though we want to cover our minds, it is as if our bodies speak the truths of the era we live in. New truths, fears, uncertainties and narratives of a new world. For instance, in artistic texts, we used to be able to speak of the solitude of the individual in the city, but we have lives that become impossible with the possibilities in the midst of a shrinking world and swelling crowds. Just for this reason, our bodies are trembling, anxious, expectant and they live each day with just as hopeless an existence.

 

Concealing Anxiety

Amongst the canvasses, we notice covers than wrap, surround and even protect certain figures. The covers clutched by the figures to wrap themselves transform into shields which they had cobbled together from whatever they get their hands on. With their covers, they strike a pose in which they could conceal and defend themselves. Considered as a metaphor, despite being a soft and embracing object, the cover in Güreli’s works assumes an angular form. It’s as if the covers were produced not for a contented world, in which you wrap yourself in cosiness and sleep in peaceful security, but instead for a world that is fast and practical, and in which the primary need is to take cover.

 

Naked Truth

Then, why the nude and why are we up against specifically female nudes? In the history of art, we can find copious examples of allegorical uses of the female nude. Although the examples are numerous, there are two types of female nude in art history. The first, the nude as an object of desire, is simple and graceful, also open to voyeurism, while the other is the one whereby the nudity shakes the viewer with its subtext and are distant to aesthetic concerns in favour of confronting the spectator with the political, sociological and social realities of their period. As French artist Leon Gerome has depicted in his Truth Coming Out Of Her Well To Shame Mankind..

Buket Güreli’s nudes consist of the bodies of women that are commodified through centuries of male domination and that bear the anxiety of ages, regardless of our level of civilization. Just like the bodies of women who maintain vigilance and who have opted to assume the costumes dictated by the sexist roles of society instead of protecting oneself from the elements, Buket Güreli has also reflected the spirit of the times by bringing the anxiety of the nude body of women into the canvas.

 

The Transparent Nature of Technique

Her chosen technique almost completely convey the uncertainty of the figures. The figures, which she created simply through paper and collages, are so fragile that rays of light almost pass through the borders of their skin and disappear into infinity. Not only the bodies of the figures, but also the light upon their bodies is ever so restless. Like tiny lights flickering under the reign of darkness, they are naive and pale, but they also sway hopefully within the canvas.

In Buket Güreli’s exhibition, Shelter, conducts the oft-encountered critique of power and times, while also depicting the restless world of individuals that is conveyed silently in their social flow via their body language, instead of taking an expressive route of self-expositional visual symbols. Not omitting that darkness cannot exist without light, she minds to bear hope into her canvasses.

“İSTİF” | HAKAN GÜRSOYTRAK

26 Nisan – 26 Mayıs 2018


 

Hakan Gürsoytrak bu kez kolaj çalışmalarından oluşan “İstif” isimli sergisini Evin Sanat Galerisi’nde açıyor. Sanatçı 1980lerden beri özgün tekniği, eleştirel gerçekçi bakış açısıyla devam ettiği ve günümüzün toplumsal sorunlarını irdelediği eserlerinin ardından, yeni sergisinde kolajlarıyla karşımıza çıkıyor.

26 Nisan’da başlayacak olan “İstif” 26 Mayıs 2018 tarihine kadar Evin Sanat Galerisi’nde görülebilir.

Büyük Bebek Deresi Sokak
No:13 34342 Bebek – İstanbul
t: +90 212 265 81 58
f: +90 212 2577675

*evin sanat galerisi basın bülteni

Zaman Kuşu Neş’e Erdok

03.04.2018 / 09.06.2018


Türkiye’de figür resminin önde gelen temsilcilerinden Neş’e Erdok’un yaşamı ve eserlerini içeren, yazarlığını Oğuz Erten’in yaptığı ¨Zaman Kuşu: Neş’e Erdok’un Yaşamı ve Sanatı¨ isimli kitap dolayısıyla hazırlanan sergiye ev sahipliği yapıyor. 3 Nisan – 9 Haziran 2018 tarihleri arasında gerçekleşecek “Zaman Kuşu” isimli sergide sanatçının 1970’li yıllarda ürettiği eserlerinden günümüze dek uzanan geniş bir seçkiye yer veriliyor.

Bozlu Art Project koleksiyonunun sergilendiği ve sanat-araştırma faaliyetlerinin yürütüldüğü Şişli’deki tarihi Mongeri Binası, bu kez kapılarını Bozlu Sanat Yayınları’ndan çıkan ¨Zaman Kuşu: Neş’e Erdok’un Yaşamı ve Sanatı¨ isimli kitap dolayısıyla sanatseverlere açıyor. Türkiye’nin sanat tarihinde belli köşe taşlarında yer alan sanatçılar hakkında yapılacak monografik çalışmaların önemine dikkat çeken kitap, gerek eğitimci kişiliği gerekse resimleriyle hafızalarda yer eden sanatçı hakkında bugüne dek yapılmış en kapsamlı çalışma.

Üç yıla yakın bir araştırmanın ve Neş’e Erdok ile yapılan görüşmelerin ardından çıkan kitabın ilk cildi, sanatçının çocukluk yılları, ailesi, Akademi’deki eğitim süreci, İspanya ve Fransa’daki eğitim yılları, bugünkü adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi olan Akademi’de otuz beş yıl sürdürdüğü öğretim üyeliği görevini içeren yaşam öyküsüne yoğunlaşıyor. Neş’e Erdok’un seriler halinde çalıştığı Saltanat, Sokak Satıcıları, Suç ve Ceza, Gece Yolculuğu, Gölköy gibi temaları konu edinen bölümler ise Erdok’un resimlerini üretirken etkilendiği yazarlar, şairler, ressamlar, toplumsal olaylar ve kişilerden hareketle resimlerinin ardında yatan düşünceye odaklanan yeni bir okuma önerisi sunuyor. Bir retrospektif niteliğinde hazırlanan kitabın ikinci cildi sanatçının kendi arşivi, koleksiyoncularla yapılan görüşmeler ve araştırmalarla ulaşılabilen tüm Neş’e Erdok resimleri ve desenlerini kapsıyor.

kaynak: oggusto.com

Gaia’nın Güncesi, Yonca Saraçoğlu

04.04.2018 / 30.04.2018

Yonca Saraçoğlu’nun Gaia’nın Güncesi başlıklı heykel ve desen sergisi 4 Nisan tarihinde Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Üniversitesi Tophane-i Amire KSM, Tek Kubbe Salonu’nda saat 18.00’de sanatseverlerin ziyaretine açılıyor. 30 Nisan tarihine kadar açık kalacak serginin küratörü Erkan Doğanay

Yonca Saraçoğlu bu kapsamlı sergide, yeryüzünün insan, hayvan, bitki gibi tüm canlarının güncesini yazıyor.  Savaşlar, büyük göçler, aşırı çoğalma, sınırsız tüketim ve kirletme gibi sıradan (!) insani etkinliklerle hasta edilen Yeryüzü, yani canlı bir varlık olan, evrendeki tek dayanağımız, tüm canlıların birlikte oluştuğu ‘Gaia’, dişi prensip olarak kadınlığın inkar edilen gücünün metaforuna dönüşüyor.  Sanatçı asıl meselesini, “bu gücü ‘Can’la hayat bulan, ‘Gönül’le tinselleşen beden imgesi üzerinden, kadının yeryüzüyle olan ve kendi yaşam döngüsündeki serüvenini irdelemek, efsanevi tarih perspektifinden mitler ve arketipler aracılığıyla sorgulamak” olarak belirliyor.  Yeni üretimlerle önceki çalışmaların bir arada yer aldığı sergide, kolektif bilinçaltından yürüyen tema ve semboller, sanatçının kendi öznelliğinden doğan işlere sızarak büyük anlatının ve ‘Arkaik Panteon’un tamamlanmasına yardımcı oluyorlar.

Seçkideki işlerin ortaklaştığı temalar; potansiyel / koza / ölüm / yeniden doğuş ve dönüşüm, eşik / başlangıç ve kayıp / suçluluk / sorumluluk duygusu ile içgözlem / aydınlanma olarak sıralanabilir.

kaynak: Art Unlimited

Sınırsız Sınıfsız Sergi

4-12 kasım 2017


Sınırsız Sınıfsız Sergi

Artist 2017 Ütopya başlığı altında düzenlenen, 27. İstanbul Sanat Fuarı kapsamında, Taner Güven küratörlüğünde  ‘Sınırsız Sınıfsız’ adıyla düzenlenen sergiye çeşitli ülkelerden de olmak üzere yaklaşık 50 sanatçı katılıyor. Sergi, 4-12 kasım 2017 tarihleri arasında Tüyap Sanat Fuarı 7.Salon’da gezilebilir.

Artist 2017 Gerçekçi Ütopyalar

4-12 Kasım 2017


Artist 2017 Gerçekçi Ütopyalar

27. İstanbul Sanat Fuarı, ütopyaları tarihsel, kavramsal ve güncel olmak üzere üç ana başlık altında ele alıyor. Sergiler, konserler, performanslar, tartışmalar, atölyeler, gösterimler ve yayınlarla, ütopyaları keşfe çıkıyor. 13. yüzyıl Anadolu dervişleri ve Şeyh Bedreddin’den,  Sovyet Avangard’ına; Cyborglar ve bilim-kurgu edebiyatından, alternatif ekonomilere; ekolojik hareketlerden, pedagojik deneyimlere uzanıyor. Ütopya kavramının taşıdığı farklı zamansallık anlayışlarının siyasi boyutlarını araştırmaya açıyor. Günümüzde ne tür bir tarih algısının ütopyaları imkânsız kıldığını anlamayı öneriyor. Kavramsal olarak ütopyayı, nostalji ve özgürlük, politika ve estetik, sanat ve tasarım ilişkileri bağlamında tartışmayı önemsiyor. “Gerçekçi ütopyalar,” ekonomik kriz dalgalarıyla daha da önem kazanmış üretim ve tüketim kooperatiflerine, queer ve feminist yaşam biçimine, bedende ve doğada soluk alan ütopyalara yer açıyor.

Tüyap bu yıl da geçen yıl olduğu gibi lidersiz, hayalperest ve çatışmalı bir duyusal kamusal alan olmaya hazırlanıyor. Ekonomik ve sembolik kâr amacı olmayan bir takım oyunu kuruyor. Mekânın fiziksel avantajlarını tartışmanın ufkunu genişletmek için değerlendirmeyi önemsiyor. 4-12 Kasım 2017 tarihleri arasında tüm katılımcıları her anlamda sınır ötesi bir deyim alanını kolektif olarak üretmeye, ütopyaları nostaljiden, ahlaki tuzu kuruluktan, popülist propagandadan ve umutsuzluktan kurtarmaya davet ediyor. [tanıtım bülteninden]

 

Katılımcılar:

Alan İstanbul, AmberPlatform / Ekmel Ertan, Atelier Muse, Bahçe Grubu, Barış Seyitvan, Begüm Özden Fırat, E-Skop, Evrim Hikmet Öğüt, Ezgi Bakçay–Eda Yiğit, Feyyaz Yaman–Zeynep Sayın, Fırat Arapoğlu, Galeri Bu, Galeri D’Art, Istanbul Performance Art / Pınar Derin Gençer, Kadıköy Tüketim Kooperatifi, Karşı Sanat Çalışmaları,  Mahmut Wenda Koyuncu, Melih Özuysal, MerkezkaÇ Sanat Kolektifi, Mixer, Noks Bağımsız Sanat Alanı, Rafet Arslan, Rhythm Section, Robomina, Selanik Çağdaş Sanat Müzesi ve Bienali, Sezgin Boynik, Taner Güven, Taşeron Sanat İnisiyatifi, Versus Art Project