Sanat öğrenimi gördüğüm yıllarda, sanat alanında “yarışmalar”gündeme geldiğinde ortalarda dolaşan, kim tarafından ve hangi zaman diliminde dillendirildiğini bilmediğim bir cümle o yıllarda kendi çevremizde de sık sık tartışma konusu olurdu ve o tartışma açan cümle şuydu; Jüri yada seçici kurulu söyle sana “Ödül”ü kimin alacağını söyleyeyim… İlk kavrayışta irrite edici olan bu cümle kafalarda soru işaretleri uyandırıyordu. Ayrıca sanatın yarıştırılması konusu ya da kavramı kendi içinde de bir çelişki barındırıyordu. Bu sebeplerle o dönemlerde düşünce olarak bir yarışma karşıtlığı ve ödül kurumlarına muhaliflik şeklinde olmasa da, uzak durmayı tercih edenlerdendim. Çünki ödül kurumunun sonucu belirlemek üzere bir seçici kurul oluşturması ve bu kurulun kriterlerinin belirleyiciliği, jüri özelinde öznel bir değerlendirmeyi doğal olarak ortaya çıkarır. Sonuç itibarı ile aslında hezeyana kapılacak bir durum da yoktur ortada. Ancak tarihin her döneminde ortaya çıkan sonuçlar üzerinde spekülasyon ve tartışma bol miktarda üretilmiş ve üretilmeye devam etmektedir. Bu türden yarışma ve etkinliklerin ardından ortaya çıkan içerikler, metinler ile açtığı tartışma değerlidir ve hatta gündem oıuşturması arzulanan ve istenen bir durumdur. Bu açıdan bakıldığında biraz da yarışmaların amacına hizmet eder.
Her ne kadar yarışma kavramı sanatla uyumlu bir çağrışım yapmasa da, “Yarışmalar” öteden beri sanat alanının diğer olmazsa olmaz kurumlarından biri olagelmiştir. Sanat eğitim kurumları, müzeler, galeriler, müzayede kurumları, sanat yayın kuruluşları vb. gibi akla gelebilecek pek çok kurumdan biridir ve belirleyiciliği bilinen bir olgudur ve sanatın, sanatçının görünürlüğü konusunda aracılık ederler. Farklı izleklerde ve çeşitlilikte üretilen sanatın değerlendirilmesi için dünyada uzun yıllar kurumsallaşmış hatta saygın bir yer edinmiş çok sayıda organizasyon varlığı yine bilinen bir olgudur.
Bu bağlamda günümüz sanatının farklı disiplinlerde, anlayışta ve formda, yatay düzlemde çeşitlenen ve zenginleşen üretiminin değerlendirilmesi için oluşturulmuş platformların kurumsallaşmış olması, ciddiyeti ve istikrarı, bu alandaki saygınlığını artırır. Ancak kimlerin iyi olduğuna karar veren seçici kurulların değerlendirme kriterleri ve üyelerinin nasıl bir sistem ve anlayışla belirlendiği, yarışma şartnamelelerin niteliği ve güncellenmesi ayrı ayrı olarak tartışılabilir şüphesiz.
Ülkemizde plastik sanatlar alanına bakıldığında; kimi kamu ve özel sanat kuruluşları, bankalar, finans kuruluşları, özel sektör kuruluşlarının başlattığı sanata destek adına süregelen yarışma platformlarının varlığıda bilinen bir olgudur. Bunların da bazıları dönemsel olarak süreç içinde önem kazanır öne çıkarlar, bazıları da zamanla kendilerini güncelleyemediği için, etkisini heyecanını yitirerek önemsizleşirler.
2006 yılından başlayarak; Evin Sanat Galerisi, Türk resim sanatında yeri ve önemi azımsanmayacak bir usta, bir aydın olan sanatçı “Nuri İyem”in anısını yaşatmak adına hem onu anmak, hemde ülkemiz “pentür” yani boya resminin yaratım dinamiklerini ve yönelimlerini değerlendirmek amacı ve düşüncesinden hareketle bir resim yarışması düzenlenme misyonu üstlenir ve hayata geçirir. Nuri İyem Resim Ödülü o günden bu yana bir hayli ilgi görmüş, önemi ve saygınlığını artırarak günümüze kadar gelmiştir. Bu 15 yıllık süreçte kimi zaman hem seçici kurullarını yenileyerek, hem de değişen koşulları gözeterek yarışma şartnamelerini güncelleyerek yukarda özetlenen misyonunu gerçekletire gelmiştir. Sanatçı Nuri İyem in yaşarken tutkuyla resim sanatına bağlılığı, genç sanatçıları özendiren mizacı, politik aydın kimliği ile onlara rehberlik eden yaklaşımını, kurumun bu yarışma aracılığı ile sürdürme çabası üstlendiğinin altını çizmek gerekir. Ülkemiz sanat alanının başlıca sorunlarından en önemlisi kurumsallaşamamaktır. İnişli çıkışlı istikrarsız bir ekonomide sanat kurumları da uzun zaman dayanamayıp, bir çoğu iddialı çıkışları ve kısa süren etkinliklerin ardından yok olup gidiyorlar maalesef… hele son yıllarda pıtırak gibi ortaya çıkan ve yok olurken ardından bir haylı sorun yumağı bırakan galeriler sorununu da es geçmemek gerekiyor. Yine son yıllarda pek revançta olan “sanat piyasası” bu güvensizliğin ilkesizliğin sonucu, istikrarsızlığın sorunlu alanı haline geldi. Ayrıca aynı yıllarda sanat ortamında oluşan kavram kargaşasının yaşandığına da değinmek gerek. Pentür resminin dışında yeni eğilim ve disiplinlerin ( video ve yerleştirme ) vb.gibi, ortaya çıkışı, yeni şekillenen çarpık piyasadan pay kapma yarışı, yeni bir hiyerarşi ve hegemonya kurma çabaları ve çatışmalarının yaşandığı bir ortamdan geçerken, ilkeli bir duruşla resme ve sanata sahip çıkma düsturunu benimseyen Evin Sanat Galerisi, önemli bir misyon üstlenmiştir.
Özetle; Nuri İyem den devralınan ve çağımızda da odağına insanı, insanın dramını ve toplumsal sorunlarını ele alan pentürün ve figüratif dilin (izleğin) destekleyicisi olmuştur. Kurum gerek bünyesine dahil ettiği, gerekse yarışma ile çoğunlukla, Türkiye’de figüratif izleği sürdüren sanatçılara destek olmuştur. Başa dönecek olursak; Yarışmalar iyi örgütlenmiş ve kurumsallaşmışsa bir coğrafyada o an üretilen sanat yapıtlarını görünür kılan ve onun yaratıcılarını gündeme taşıyan ve sanat izleyicisi ile buluşturan önemli görevler üstlenirler. Elbette her kurum çerçevesi baştan belirlenmiş ve şartnameyle somutlaştırılmış anlayışta üretimleri davet eder ve bu davete icabet edenler seçici kurulun oluşumunu ve değerlendime kriterlerini göz önüne alarak yapıt teslim ederler veya etmezler.
Yukarıda kısmen değinilen Türk sanat piyasası şartlarında hem galeri hem de 15 yıl istikrarlı bir platformu ilkeli yürütme başarısı gösteren Evin Sanat Galerisi nin tüm kadrosunu kutlamak gerekir.
Bu kadronun en büyük kahramanı Evin İyem’in anısına saygıyla…
2020, Nuri İyem Resim Ödülü ve Yarışmalar